Son bir kaç yıl içerisinde yapay zeka ürünleri daha sık karşımıza çıkmaya başladı. Artık internet aramalarını, görsel düzenlemelerini, içerik hazırlamayı; kısaca neredeyse her şeyi yapay zeka ile saniyeler içinde yapabiliyoruz. Öyle ki bu yazının tamamını yapay zeka saniyeler içinde hazırlayıp görselleştirebiliyor. Peki;
Yapay zeka ve diğer teknolojilerin, sıfır emisyona geçişi ve net sıfır hedeflerini hızlandırmak için faydası olacak mı?
Yazılım merkezli inovasyon; rekabetçi ve iklim açısından güvence altına alınmış bir gelecek için gereken dönüşümü sağlamada kritik öneme sahip. Bu alandaki ilerlemenin önümüzdeki beş yıl içinde endüstrilerin sürdürülebilirliğini hızlandıracağına dair beş tahmin:
1. Kuruluşlar döngüsel ekonomi iş modelini benimseyecek.
Sıfır atık üreten rekabetçi bir küresel döngüsel ekonomi oluşturmak için şirketler, iş modellerini kaynak verimliliğini maksimize etmeye, geri dönüştürülebilir ürünler geliştirmeye ve atıkları yeniden değerlendirmeye adapte etmelidir. Bunun önemli bir parçası; etkili karar verme ve eyleme imkan tanıyan dijital iş ekosistemleri oluşturmaktır.
Örneğin; Vodafone, iade edilen telefonların %97'sini yenileyerek veya yeniden satışa çıkararak geri dönüştürürken, kalan %3'lük kısmın hammadesi geri dönüşüme tabi tutulmaktadır. Bu yaklaşımın temelinde, donanımın geri dönüştürüldüğü kaynak bir yazılım tanımlı tedarik zinciri otomasyonu ve makine öğrenmesi bulunmaktadır.
Döngüsel bir ekonomiye geçişin en büyük zorluklarından biri, bir ürünün yaşam döngüsü boyunca ürünle ilgili verilerin toplanması ve şeffaf bir şekilde paylaşılmasıdır. Dijital ürün pasaportları (DPP'ler), bunu sunar ve bir ürünün sürdürülebilirlik ve geri dönüşülebilirlik özelliklerinin şeffaf bir kaydı olarak hizmet eder. Yazılım aracılığıyla izlenebilirlik sağlayarak, DPP'ler işletmelere tedarik zinciri boyunca ürün yönetimini geliştirmelerine yardımcı olabilir ve aynı zamanda maliyet tasarrufu sağlayabilir. Bazı şirketler zaten bu süreçleri kullanmaktadır, ancak DPP'lerin dünya genelinde çoğu bölgede kısa sürede zorunlu hale gelmesi beklenmemektedir. Avrupa Birliği kendisini bu alanda öncü konumuna yerleştirmekte ve bölgedeki çoğu ürünün 2030 yılına kadar DPP düzenlemesi kapsamına girmesini planlamaktadır.
2. Yapay zeka, doğal kaynakları yönetmede yardımcı olacak.
Sustainable Futures raporuna göre, yapay zeka; biyolojik çeşitlilik, enerji, ulaşım ve tarım-ekosistemlerinin yönetimi de dahil olmak üzere çoğu çevresel sürdürülebilirlik sorununun üstesinden gelmek için önemli hale gelmiştir. Tarımda, yapay zeka çevresel koruma faaliyetlerini geliştirmek ve mahsuller veya hayvanlar tehdit altında kalmadan önce hastalıkları ve olası zararlı istilaları tespit etmek için tahmin üretebilir ve dijitalleşmeyi artırabilir.
Teknoloji; sadece bireysel çiftliklerin verimliliğini etkilemez, aynı zamanda veriler değerli tahminler üretir ve yerel veya ulusal düzeyde politika kararlarını olumlu yönde etkileyebilir. Örneği; DXC, İspanya Tarım, Balıkçılık ve Gıda Bakanlığı (Mapa) ile işbirliği yaparak veri analitiği ve yapay zeka kullanarak ülkenin tarım sektörünü dönüştürüyor. Bu proje; Mapa ve iş ortakları tarafından toplanan çevresel veri kaynaklarını değerlendirerek orman yangınlarını doğru bir şekilde tahmin etmek için yapay zeka algoritmalarını kullanıyor. Buna ek olarak Dünya'nın birçok bölgesinde; yapay zeka, çiftçilere hangi mahsullerin nereye ve ne zaman ekileceği konusunda daha bilinçli kararlar almalarında yardımcı oluyor.
Yapay zeka; ayrıca tarımda atık azaltma, su operasyonlarının maliyet etkinliğini ve sürdürülebilirliğini artırma çabalarının merkezinde yer alıyor. Tarımsal faaliyetler, küresel su kullanımının %70'ini oluşturuyor. Yapay zeka sistemleri, mahsul ihtiyaçlarını değerlendirirken yeraltı su seviyelerini izleyebilir ve en uygun konumlara sulama sistemlerini stratejik olarak planlanmasını sağlayabilir.
3. Yapay zeka, yenilenebilir enerjinin ekonomik olarak daha uygun hale gelmesine katkı sağlayacak.
McKinsey'ye göre; 2026 yılına kadar küresel yenilenebilir enerji kapasitesi, 2020 seviyelerine göre %80'den fazla artacak. Otomasyon ve veri analitiği, merkezi olmayan enerji kaynaklarını yönetmeye, fazla üretilen elektriği yönlendirmeye ve şebeke içindeki potansiyel zayıf noktaları önemli arızalara dönüşmeden tespit etmeye yardımcı olabilir ve hizmet sağlayıcıların gücü ihtiyaç duyulan yerlere gerçek zamanlı olarak yönlendirmesine yardımcı olabilir. Örneğin; Türkiye'deki bazı elektrik dağıtım şirketleri kestirimci bakım için yapay zekayı kullanmaktadır. Bu sayede elektrik kesintilerinin sayısı ciddi bir şekilde azalmaktadır.
Bunu mümkün kılmak için, geleneksel enerji şirketlerinin işletme modellerini yeniden değerlendirmesi ve verilerin etkili bir şekilde yönetilmesine ve organizasyonun tamamında analiz edilmesine olanak tanıyan modern bulut tabanlı bilişim teknolojileri altyapılarına yatırım yapması gerekecektir. (Örn: Cyclizm)
4. Gelecek on yılda yazılım tabanlı elektrikli araçlara büyük bir geçiş olacak.
Ülkelerin 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşma çalışmalarıyla birlikte, lojistik sektörünün dekarbonizasyonu daha da önem kazanmaktadır. ABD ve Avrupa karar vericileri, yeni benzinli ve dizel araçların satışını sınırlamak için politikaları gözden geçiriyor ve yasaları uyguluyor. Sonuç olarak, dünyanın en büyük 18 otomobil üreticisi, geçtiğimiz yıllarda elektrikli araç üretimine tamamen veya önemli ölçüde geçmiş veya geçiş yapmayı taahhüt etmiştir.
Elektrikli araçlar; yazılım tabanlı araçlar (SDV'ler) olacak ve aracı daha verimli bir şekilde yönetmek için otomatik yeteneklere sahip olacaklar, özellikle çevresel hassasiyetlere dikkat edeceklerdir. SDV'lerde, şarj kapasitesi ve menzil ile ilgili sorunları hafifletebilen akıllı rota ve enerji optimizasyonu bulunmakta.
5. Finans sistemleri enerji tüketimini azaltmak için yeniden tasarlanacak
Daha çevresel açıdan sürdürülebilir işletmelere geçiş, bankalar ve finansal hizmetler kuruluşları için en öncelikli konulardan biridir. Daha sürdürülebilir yazılımlar, daha verimli algoritmalar ve daha iyi veri işleme bu çabalarda önemli bir rol oynamaktadır. Küresel yeşil finans piyasası, 2012 yılındaki 5.2 milyar dolarlık değerinden 2021 yılında 540 milyar dolardan fazla bir değere ulaşmıştır.
120'den fazla banka, BM tarafından düzenlenen Net Sıfır Bankacılık İttifakı'na katılmış durumda ve 2050'ye kadar yatırım ve kredi portföylerini net sıfır emisyonlarla uyumlu hale getirme konusunda taahhütte bulunmuşlardır. Finans sektörü; çevresel bilinçli portföylerin büyümesine ek olarak, veri merkezlerinde verimlilik sağlayarak, enerji tüketimini önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu güncellemeler arasında, veri tekrarlamaları ve sıkıştırmaları yer alır, bu da veri depolama düzenini ve veri depolama verimliliğini iyileştirebilir ve enerji kullanımını azaltabilir.
Geleneksel finans sektörünün ötesinde, yeni yaklaşımlar kripto para madenciliği sürecinin sürdürülebilirliğini artırmaya yardımcı olmaktadır. Öncü kripto paralar, yavaş ve önemli bir hesaplama gücü gerektiren iş kanıtı sisteminden, iş payı (PoS) sistemine geçiş yapıyor. PoS, daha hızlı işlemlere imkan sağlar, daha fazla ölçeklenebilirlik sunar ve çok daha küçük bir çevresel etkiye sahiptir. Örneğin, en popüler kripto paralardan biri olan Ethereum, 2022 yılında PoS'a geçti ve bu adımın küresel enerji tüketimini %99,95 azaltacağını iddia etmektedir.
Sonuç olarak; yapay zekaya fırsat verilirse gezegenimizin sürdürülebilirliği için önemli katkılarda bulunabilir. Çevresel, sosyal, ekonomik ve yönetişimsel açıdan daha iyiye ilerlememizi hızlandırıp verilen çevresel taahhütlere ulaşmaya destek olacaktır.
留言