top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıInvesThinker

Karbon Piyasaları ve Karbon Vergisi

Dünyamız sera gazı salınımları, özellikle de CO2 emisyonları sebebiyle kritik bir dönüm noktasındadır. Fosil yakıtların aşırı kullanımı, atmosferdeki sera gazı konsantrasyonunu artırarak küresel ısınmaya yol açmaktadır. Bu durum, basit bir sıcaklık artışı olarak algılanmamalıdır. Küresel ısınma yıkıcı sonuçlara yol açan karmaşık bir süreçtir. IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change)’nin Altıncı Değerlendirme Raporu'na göre, küresel ortalama sıcaklık sanayi öncesi döneme kıyasla 1°C artmıştır ve bu endişe verici ısınmanın önümüzdeki yıllarda da artmaya devam etmesi beklenmektedir. Aynı zamanda, IPCC raporu insan kaynaklı faaliyetlerin, özellikle fosil yakıt yakmanın, küresel ısınmadaki temel neden olduğunu yüksek bir güvenle teyit etmektedir.  NOAA (National Oceanic and Atmospheric Administration) verileri, 2023 Mayıs ayı itibariyle atmosferdeki ortalama CO2 konsantrasyonunun 421 ppm'yi aştığını göstermektedir. Bu sonuçlar, insanlık tarihinde görülmemiş bir seviyeyi temsil ettiği için CO2 salınımlarını azaltmak ve küresel ısınmanın etkilerini hafifletmek için acil adımlar atmamız zorunlu hale gelmiştir. Karbon piyasaları ve karbon vergisi gibi araçlar, bu mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Bu noktada, karbon fiyatlandırma mekanizmaları devreye girer. Karbon fiyatlandırması, sera gazı emisyonlarına mali bir yük getirerek bu emisyonları azaltmayı hedefleyen bir politikadır. İki temel mekanizma vardır:


Karbon Piyasaları:


AB Çevre Politikasının Kirleten Öder (Polluter Pays Principle) ilkesine dayanan karbon piyasaları, sera gazı emisyonlarının sınırlandırılmasında piyasa dinamiklerini kullanır. Bu sistemlerde, hükümetler ülkelere ve şirketlere belirli bir emisyon hakkı tahsis eder. Bu hakkı aşan kuruluşlar, emisyon hakkı fazlası olanlardan satın almak zorunda kalır. Böylelikle, yüksek emisyon yapanlar cezalandırılırken, düşük emisyon yapanlar ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapanlar teşvik edilir. Karbon piyasaları, işleyişlerine ve katılımcılarına göre farklı türlere ayrılır:


1. Zorunlu Karbon Piyasaları:


Bu sistemlerde, belirli bir sektördeki tüm kuruluşların emisyon haklarına sahip olması zorunludur. Zorunlu karbon piyasaları iki şekilde olabilir:


  • Proje Temelli: Emisyon azaltım projelerine yatırım yapan kuruluşlara emisyon hakkı tahsis edilir. Bu projeler, yenilenebilir enerji yatırımları, ormanlandırma çalışmaları veya enerji verimliliği artırıcı projeler olabilir.

  • Avantajları: Emisyon azaltımının somut olarak gerçekleşmesini sağlar.

  • Dezavantajları: Yönetimi daha karmaşık olabilir.

  • Piyasa Temelli (Emisyon Ticaret Sistemi - ETS): Emisyon hakları bir borsada alınıp satılabilir. Bu sistemde hükümetler toplam emisyon hakkı miktarını belirler ve bu hakları şirketlere tahsis eder veya müzayede yoluyla satar.

  • Avantajları: Daha esnek ve maliyet etkin bir sistemdir.

  • Dezavantajları: Emisyon azaltımının somut olarak nerede gerçekleştiğini takip etmek daha zor olabilir.


2. Gönüllü Karbon Piyasaları:


Bu sistemlerde, kuruluşlar emisyon haklarını satın alma ve satma konusunda serbesttir. Gönüllü karbon piyasaları da iki şekilde olabilir:


  • Proje Temelli: Gönüllü olarak emisyon azaltım projelerine yatırım yapan kuruluşlara emisyon hakkı tahsis edilir. Bu projeler, genellikle gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirilir ve "Temiz Kalkınma Mekanizması" (CDM) kapsamında yer alır.

  • Piyasa Temelli: Emisyon hakları bir borsada alınıp satılabilir. Bu piyasalar genellikle zorunlu karbon piyasalarına göre daha küçük ölçeklidir.

Karbon Piyasalarının Örnekleri:


  • Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS): Dünyanın en büyük karbon piyasasıdır. 27 AB ülkesini ve İzlanda, Lihtenştayn ve Norveç'i kapsar.

  • California Emisyon Ticaret Sistemi (Cap-and-Trade Program): ABD'nin Kaliforniya eyaletinde uygulanmaktadır.

  • RGGI (Regional Greenhouse Gas Initiative): ABD'nin dokuz kuzeydoğu eyaletini kapsayan bir bölgesel emisyon ticaret sistemidir.


Karbon Vergisi:


Karbon vergisi, doğrudan sera gazı emisyonlarına uygulanan bir vergidir. Bu sayede fosil yakıtların fiyatı artar ve tüketim düşer. Ayrıca, elde edilen vergi geliri ile yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılabilir veya karbon ayak izlerini azaltıcı teknolojilerin geliştirilmesi desteklenebilir.



Karbon Vergisinin İşleyişi:

  • Vergi Oranı: Hükümet, emisyon başına bir vergi oranı belirler. Bu oran, emisyon azaltım hedefleri ve ekonomik faktörler göz önünde bulundurularak belirlenir.

  • Verginin Tahsili: Vergi, fosil yakıt satıcılarından veya emisyon yapan kuruluşlardan tahsil edilir. Bu sayede, emisyonun kaynağında bir maliyet oluşturulur.

  • Vergi Gelirinin Kullanımı: Vergi geliri, şeffaf bir şekilde emisyon azaltımına yönelik yatırımlar için kullanılabilir. Bu yatırımlar, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi, enerji verimliliği projeleri veya emisyon azaltım teknolojilerinin araştırılması ve geliştirilmesine yönelik olabilir. Bu tür yatırımların takibi ve raporlaması, İyi Yönetişim İlkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.


Türkiye'nin Karbon Fiyatlandırma Politikaları ve Perspektifi:


Türkiye, küresel ısınma tehdidi karşısında, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadelede giderek daha fazla önem kazanan karbon fiyatlandırma mekanizmalarını yakından takip etmektedir. Henüz resmi bir uygulama başlatılmamış olsa da, son dönemdeki gelişmeler, Türkiye'nin bu alanda önemli adımlar atmaya hazırlandığını göstermektedir.


Uluslararası Sözleşmeler ve AB'nin Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKDM) Mekanizmasının Etkisi:


Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası sorumluluklarının bilincindedir. 2005'te Kyoto Protokolü ile, 2015'te ise Paris Anlaşması ile sera gazı emisyonlarını düşürme taahhütlerini üstlenmiştir.  Anlaşma kapsamında, Türkiye belirli emisyon azaltım hedefleri belirleme ve bu hedeflere ulaşmak için politikalar uygulama yükümlülüğündedir. Bu bağlamda, karbon fiyatlandırma mekanizmaları, Türkiye'nin uluslararası sözleşmelere verdiği taahhütleri yerine getirmesinde önemli bir rol oynayabilir.


Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde de karbon fiyatlandırma kritik bir konu haline gelmiştir. AB'nin hayata geçirmeyi planladığı "Sınırda Karbon Düzenlemesi" (SKDM) mekanizması, Türkiye'nin ihracat sektörlerini doğrudan etkileyebilir. SKDM'nin uygulanması, Türkiye'yi karbon fiyatlandırma mekanizmalarını değerlendirmeye yönlendiren önemli bir faktördür. Karbon piyasası veya karbon vergisi gibi mekanizmaların uygulanması, Türkiye'nin ihracat sektörlerinin SKDM'den olumsuz etkilenmesini azaltıcı bir rol oynayabilir. Bu mekanizmalar, yerli üretimde kullanılan fosil yakıtlara maliyet ekleyerek, emisyon azaltımına ve düşük karbonlu üretim süreçlerine geçişe teşvik edebilir. Böylelikle, hem AB pazarlarında rekabet gücü korunabilir hem de Türkiye'nin ulusal emisyon azaltım hedeflerine ulaşmasına katkı sağlanabilir.


Sera Gazı Emisyonlarının Takibi ve Yönetimi


Karbon fiyatlandırma mekanizmalarının etkin bir şekilde uygulanabilmesi için, sera gazı emisyonlarının düzenli olarak takip edilmesi ve raporlanması gerekmektedir. Bu bağlamda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2014 yılında yürürlüğe konulan " Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi ve Raporlanması Hakkında Yönetmelik" önemli bir adım olmuştur. Yönetmelik, ülkedeki kamu, özel sektör ve bireysel kaynaklardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının takip edilmesini ve raporlanmasını zorunlu hale getirmiştir. Emisyon kaynağı olan kuruluşlar, yıllık bazda sera gazı emisyonlarını Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na (ÇŞB) raporlamak zorundadır ve raporlanan emisyonların doğruluğu, bakanlık tarafından yetkilendirilen denetçiler tarafından kontrol edilmektedir. Bu veriler, karbon fiyatlandırma mekanizmalarının tasarımında ve emisyon azaltım hedeflerinin belirlenmesinde temel oluşturmaktadır.


Emisyonların takip edilmesinin yanı sıra, azaltılması için de çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye’nin Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planı'nda, sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik hedefler ve politikalar yer almaktadır. Bu hedeflere yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar ve enerji verimliliği çalışmaları örnek gösterilebilir.


Sonuç olarak, Türkiye için karbon fiyatlandırmasının doğru tasarımı ve uygulaması kritik önem taşıyor. Bu süreçte ekonomik ve sosyal etkilerin öngörülmesi, sektörlerle ve paydaşlarla iş birliği içinde hareket edilmesi ve pilot uygulamalarla tecrübe kazanılması gerekiyor. Yasal ve altyapısal düzenlemelerin tamamlanması ve uluslararası işbirliklerinin güçlendirilmesiyle karbon fiyatlandırması, Türkiye'nin iklim hedeflerine ulaşmasında ve yeşil ekonomiye geçişte kilit bir rol oynayabilir.


Kısacası, karbon fiyatlandırması Türkiye'nin önünde duran bir fırsattır. Bu aracı doğru kullanmak, hem çevresel korumayı güçlendirecek hem de ekonomik olarak daha sürdürülebilir bir geleceğe adım atılmasını sağlayacaktır.

bottom of page